Ankara’da bir kavak. Kökleri çürümüş, yıkılıyor. O esnada Sevgi Soysal, birkaç saati kapsayan sürece her yaştan, her sınıftan karakterler sığdırmakla meşgul. Uçucu bir şekilde dolanıyor aralarında. Birinin hikayesini diğerine bağlıyor. Evrensel konular, yüzler, sesler, vaziyetler birbirine karışıyor. Bir yakın tarih panoraması çıkıyor ortaya. Zekice kurgulanmış romanın sonunda kavak yıkılıyor. Sanki düşünceye kadar hiçbir şey yaşanmamış gibi. Oysa o kısacık arada, Sevgi Soysal bir edebiyat mucizesi yaratıyor.